MERHABA SEVGİ VE UMUDUN YILI
- Neslihan Kalaycı

- 19 Mar 2019
- 4 dakikada okunur
O sabah herkes büyük bir heyecan ve umutla yılın son gününe sevinçle başlardı. Çünkü o gün yeni ümitli bir yıla gebeydi…
O sabah herkes büyük bir heyecan ve umutla yılın son gününe sevinçle başlardı. Çünkü o gün yeni ümitli bir yıla gebeydi…
Sabahın ilk ışıkları ile evi saran mis kokular bütün mahalleye yayılırdı. Annem her zaman ki gibi su börekleri, keteler, poğaçalar, pastalar ve sarmalar hazırlamaya koyulurdu. Ağabeylerim meyveler, kuruyemişler özellikle de kestane almak için hızlı adımlarla manava ve bakkala koşar, ablam ise bir taraftan evi temizler bir taraftan da gün boyu bana takılır dururdu.
Almanya’da çalışan babam ise şayet yıllık izni sene sonuna denk gelmişse, Ankara Ulusta özel kahvesini çektirmeye ardından Kızılay’a iner, hepimize milli piyongo hem de irili ufaklı hediyeler alırdı.
Ben ise fırdöndü, iskambil kâğıtları illa ki olmaz ise olmaz tombala torbasını hazırlardım. Aylar öncesinden de uğurböceği şeklinde olan cüzdanımın içine bozuk paraları biriktirmeye çalışırdım. Çünkü o akşam bir sürü oyunlar oynanır, gülüşler ve takılmalar eşliğinde sembolik kazanımlar olurdu.
Aslında önemli olan o gün bütün aile ve yakın akrabaların bir araya gelmesiydi. Eve gelen herkes yaptığı en güzel yiyecekleri ve içecekleri getirirdi. Masalar hazırlanır ve siyah beyaz tek kanallı televizyonun tam karşısına her şey itina ile konulurdu. Çünkü bizler için yeni yıl, sağlık, bereket ve umut demekti.
Annem Artvin’in yöresel yiyeceği olan o yıl ve her yıl olduğu gibi kimin şanslı olacağını belirlemek üzere, ceviz, karanfil, tereyağı ile ocakta kavurduğu malzemeleri mayalı hamurdan yapılan ketelere yerleştirir, içine de dezenfekte ettiği yıkanmış bir adet elli kuruş koyardı. O kete kime denk gelirse o yıl o kişi için yıl oldukça bereketli geçecek demekti.
Babam büyük bir özenle aldığı milli piyangoları çocuklarına tek tek çektirirdi. Bunun üzerine hayaller hayaller kurulurdu… Amorti çıktığı anda bile evde büyük bir sevinç yaşanırdı. Çünkü küçük şeylerle mutlu olan çocuklar olarak yetiştirilmiştik.
Ben Ankara’nın en soğuk ayaz ve karlarının yağdığı her yılbaşında o küçücük aklımla hep yan bahçedeki komşumuz Hayriye ablanın çamını kestiğimizi ve evimizin en güzel yerine koyduğumuzu altına da bir sürü hediye paketleri yerleştirdiğimizi hayal ederdim.
Hatta sadece hayallerde kalmazdı çünkü bizimkilere yalvarırdım “ne olur keselim, ne olur” diye. Bilemezdim ki o zamanlar milyonlarca ağacı yıllar sonra katlederek, hayatımızın nefes damarlarını yok edeceğimizi…
Hep birlikte olmak, müzikler dinlemek, oyunlar oynamak, yemekler yemek ve bir sonra ki yılın ilk sabah kahvaltısını çıtır çıtır yanan sobanın üzerinde kızaran ve o mis gibi kokan tereyağları ekmeklerin üzerinden akarken, yazın bahçeden toplanmış vişne reçelini üzerine sürmek kadar keyifli hiçbir şey olamazdı. Çünkü bu paylaşmanın ve beraberliğin içten samimi güzelliğiydi.
Yeni yıl hepimiz için yeni bir ümit ve hayaller yumağıydı adeta…
Bu yumağın içinde birçok dilek ve temenni olurdu. İlk başta tüm ülke ve aile için refah, sağlık, bereket ve en önemlisi savaşsız bir dünya istenirdi. Saatler tam 12 olduğunda ise büyük bir sevinçle bütün aile ve akrabalar birbirlerine sarılır, bir sonra ki yılı da birlikte huzurlu, mutlu ve sağlıklı geçirebilmek için dualar edilirdi.
Ben kendimi bildim bileli yeni yılı kutlarız. Ancak yıl 2018 olmasına rağmen o günü hala günah olarak gören zihniyetler yanı başımızda ve her yerde. Şunu anlarım, kutlamayabilirler. Tercihleri farklı yönde olabilir. Ancak ötekileştirmek dini yöne bağlamak insanları kutuplaştırmak her zaman çok tehlikeli bir durumdur.
Hatırlar mısınız? geçen yıl yapılan bu tür fetvalar yüzünden İstanbul’da, Reina adında bir gece kulübünü Abdulkadir Masharipov adında bir şahıs taramış ve saldırıda 16 turist olmak üzere 39 kişi hayatını kaybetmiş ve toplamda 69 kişi yaralanmıştı. İnsanları hedef gösteren bu yaratıklar kendi bağnazlıklarını çocuklara taşıyarak, psikopatlara da çanak tutarak, ağızlarından sözde Allah’ı düşürmeden, canlara kıydırmaya devam ediyorlar. Tutucu kesimler kendi içlerine kapanarak, gerçek dünyadan kopup örgüt ve cemaatler çıkarları doğrultusunda ve kendi gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan ederek, cahil kesimleri dini duygularla kolayca avuçlarının içine alıp her şeyi kendilerine caiz görebiliyorlar. Bu tür yapılar neden yok olmaz ve giderek çoğalır? Neden mi? Çünkü toplumu fakirleştirirseniz ve eğitimsiz bırakırsanız her şeyi yaptırabilirseniz.
Karl Marx’, “Din toplumun ayfonudur.” der. Marks göre ezilenler için bir anestezi, bir tür “ideoloji” olmuştur din, aynı zamanda Baudelaire’in anlattığı gibi dindarlık sorgulamadan itiraz etmeden katlanılan, alışılmış bir köleliktir aynı zamanda…
Oysa resmi olmayan kaynaklara göre yeni yıl kutlamaları tarihin en eski ve tatil kutlama aktivitesidir. Bilinen ilk kutlama ise M.Ö. 4000 li yıllarda Babil’e dayanır. Babil halkının yeni yılı yeni ayın görünmesi ile başlamakta ve baharın ilk günü ile sonra ermekteydi. Baharın başlangıcı yeni bir yıla başlamak için en mantıklı zaman olarak görüldü. Bahar yeni ürünlerin ekimi ve çiçek açması ve yeniden doğuşun mevsimiydi ve Babil’de yeni yıl kutlamaları 11 gün sürmekteydi. Her günün ayrı bir kutlaması ve önemi bulunmaktaydı.
Öte yandan ise 1 Ocak tarihi hiçbir astronomik veya tarımsal öneme sahip olmamasına rağmen yılbaşı olarak kutlanmaktadır. Yılbaşı veya yeni yıl bir yılın sona ermesinin ve yeni bir yılın başlangıcı olması nedeni ile kültürel bir olaydır. Yeni yıl Türkiye dahil olmak üzere Miladi takviminin kullanıldığı birçok ülkede de yılın ilk resmi günüdür.
Bu yıl ve her yıl, bütün savaşların son bulduğu, çocuklara, gençlere, hayvanlara, kadınlara, erkeklere işkencelerin ve tecavüzlerin yapılmadığı, doğanın katledilmediği, herkesin barınma, eğitim ve sağlık konularında eşit şartlarda yaşayabildiği bir dünya istiyorum.
Ancak bu söylenenlerin kâğıt üzerinde ya da söylemlerde kalmasını değil gerçekte bütün varlıkların bu farkındalığı ulaşmasını ve sevginin bütün kötülükleri yok etmesini istiyorum.
Akıl, mantıkla birlikte gelen dürüstlük ve iyilik kazansın istiyorum. İki yüzlü yalancılar, dalkavuklar ve kötüler artık her alanda ve her anlamda kaybetsin ve yok olsun istiyorum.
Eşitliklerin ve özgürlüklerin var olduğu bir dünyada nefes almak istiyorum.
10 Aralık 1948 tarihinde Paris’te kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde denildiği gibi “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.”
Yıl 2018, yeni bir yılın 2019 un bütün dünyaya barışı ve sevgiyi getirmesini istiyorum…




Yorumlar