top of page

GENETİK EVRİM Mİ DEVRİM Mİ?

  • Yazarın fotoğrafı: Neslihan Kalaycı
    Neslihan Kalaycı
  • 19 Mar 2019
  • 4 dakikada okunur

“Allah herkesi doktorunda avukatında vicdanlısı ve merhametlisi ile karşılaştırsın.”

ree

“Allah herkesi doktorunda avukatında vicdanlısı ve merhametlisi ile karşılaştırsın.”


Doç. Dr. Celal ULAŞOĞLU


Evet yanlış görmüyorsunuz bunu söyleyen uzun yıllar tıp eğitimi görmüş idealist, araştırmacı, şair, doktor ve aynı zamanda da benim kahramanım neden mi? Çünkü çocukluğumdan beri yaşadığım inanılmaz ağrılarımın ve sancılarımın nedenini yıllar yılı böbrek hastalığı zannederek yaşamama ve hatta en sevdiğim yiyeceklerden uzak kalmama neden olan doktorların aksine genlerime kadar araştıran, sorgulayan ve sonunda 23 yaşında FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) hastası olduğumu ortaya çıkaran ve bu tanı sayesinde hastalığımı daha rahat atlatmama yardımcı olan kahramanım…


Bu hastalığı ilk duyduğumda çok korkmuş ve bir ömür bir hap kullanman gerektiği söylediğinde ise anında “hayır” dediğimi bugün gibi hatırlıyorum. Çalışma hayatım boyunca yaşam kalitemi düşüren ve birçok insanın da size şüphe ile yaklaşmasına neden olan bir hastalık.


Bu kız numaradan mı yapıyor acaba? İşe gelmemek için mi? amma da hassas yahu hemen üzülüyor, her şeyi kendine dert ediniyor.



Aaa dün resmen ölüyordu ağrıdan ama şimdi hiçbir şeyi yok gibi. Yok ise bize yalan mı? Söylüyor.



Unutmayalım lütfen, “Dünya hassas kalpler için cehennem gibidir.” Goethe


Özel sektörde çalışmak hiç de kolay değil. Hastaneye her gittiğimde 3 gün rapor vermek istediklerinde bile anında hayır diyordum. İşsiz kalmaktan korkuyordum. Yoksa kiramı, faturalarımı, borçlarımı nasıl öderdim. Sonunda da İğnelerle, serumlarla ve haplarla ayağı kalkıyordum.


Ailemde, “aman yavrum işine git. Aman aman diyerek” beni gönderiyorlardı.


FMF Tipik bir karın ağrısı ve karında şişme başlayan bir süre sonra bütün vücuda yayılarak, bir gün boyunca sizi yerlere yapıştıran, hatta hastanelerin acillerinde serum ve iğneler yaptırarak ayağa kalkabildiğiniz bir sonra ki günde hiçbir şey olmamış gibi hafif ağırlar eşliğinde hayatınıza devam edebileceğiniz bir hastalık türü.


Bu hastalık en çok stres ve üzüntü ile kendini baş gösteriyor ve genelde bende öyle başlıyor. Henüz iş hayatına atılmamın ikinci yılıydı. Hafta içi bir inşaat firmasında çalışıyor ve hafta sonları da bir radyonun haber merkezinde çalışıyordum. Şirkette çalıştığım zamanlar ortamdaki arkadaşlar ve bazen bazı patronlar yüzünden strese giriyor ve haksızlıklar karşısında çıldırıyordum. Çünkü bana verilen işi zaman mevhumu olmadan gerekirse geceleyerek bitiriyor, istenilen zamanda yetkililere teslim ediyordum.


Buna rağmen yıllar geçtikçe bu durum daha da zorlaşmaya başladı. Çalıştığım ortam zamanla zaten aile şirketine dönüştü. Anlaşılan o ki artık beni istemiyorlardı.


Radyoda çalıştığım o iki gün ise beni inanılmaz hayata bağlıyor ve mutlu ediyordu.


İnsanların hayatına dokunuyor ve hayatın akışına ters giden her şeyi haber yapıyor, dinleyenleri bilgilendiriyordum. Tam dört yıl haftanın yedi günü çalıştım.


İşin özü aslında insan hasta olamaz mı? Hatta genlerden gelen bir hastalık çalışmasına engel mi? Yoğun çalıştığı dönemler göz önüne alınarak, hasta olmasından dolayı çalışamadığı dönemlere sayılamaz mı? Üstelik bir de bu kronik ve genetik bir rahatsızlık ise…


Çinli bilim insanı He Jiankui, geçen hafta genetiği tasarlanmış, ilk insanlar olan Lulu ve Nana ikiz bebeklerin dünyaya geldiğini açıkladı.


İnsanlarda AIDS virüsünün bulaşmasına izin veren gen olarak bulunan CCR5 genini devre dışı bırakmışlar ve böylece HIV pozitif virüsü olan babalarının hastalığı bebeklere geçmemiş. Bu durum birçok ülkeyi tabi ki ikiye böldü. Genlere müdahale edilsin diyenler ve hayır edilmesin diyenler.


Bu haberi okurken genetik olarak geçen bütün rahatsızlıkların önüne geçebilirse müthiş hatta inanılmaz olur diye düşündüm. Aklıma diğer taraftan bilimi iyiye ve kötüye kullananlar geldi. Genetik hastalıkları iyileştirmek için evet ancak bir ulusu yok etmek isteyenler olur ise bunu o yönde kullanırlarsa? Korkunç ötesi…


Şu an çalıştığım iş yerinde hemşire olan ablamız Hatice hanımın kızı Filiz de bu yıl genetik bilimler okumak için üniversiteye başladı.


Hemşire anne ve doktor bir baba düşünün yaklaşık 60 lı yaşlarında, ayrı ayrı şehirlerde tam dört yıldır, büyük özlemler ve zorluklar eşliğinde üstelikte emekli olmalarına rağmen büyük bir özveri ile çalışmaya devam ediyorlar neden mi?


İdealist kızlarına hem iyi bir gelecek hazırlamak hem de ileride birçok çocuğa umut olmak için… Karı koca olarak bir süreliğine bir arada olmaktan bile vazgeçmişler.


Filiz’in en büyük hayali ise genetik yollarla geçen bütün hastalıkların şifrelerini çözmek. Filiz’in bu kararı vermesinde en büyük etken ise gen tedavisi sonuncunda “Kelebek Hastalığının” önüne geçilmesi olmuş.


Tıpkı rahmetli Dr. Türkan Saylan’ın veba hastalığına çare bulduğu gibi. Kimselerin yanına bile yaklaşmadığı, kapalı ve toplu yerlerde tutulan ve ötekileştirilen hastalara vicdan ve merhametiyle yaklaşan Türkan doktor uzun araştırmalar sonucunda bu hastalığın dermanını buldu.


Düşünsenize otizm, kanser, FMF, vb. gen yolu ile geçen hastalıkların tümümün önüne geçildiğini. Tabi ilaç sektörü bu durumdan hiç hoşnut olmayacaktır. Zaten onlar için as olan “insan” değil “paradır”.


Geçen hafta Onkoloji Doktoru Dr. Yavuz Dizdar’ın “hasta olursanız doktorlara çok güvenmeyin. Önemli bölümü vicdanını kaybetmiş, bir kısmı daha fırsat bulursa kaybedecek” diyor. Son yıllarda özellikle özel hastanelerde neredeyse tanısı konulamayan hastalıklar için herkese kanser olduğu söyleniyor. İnsanı bir meta olarak gören özel hastanelere bir düşmeye görün. Zaten hastaneye gelen bireye hasta değil müşteri gözü ile bakılıyor. 2030 yılında kanser vakalarının ise yüzde 70 lere çıkacağı söyleniyor.


“Hiç kimse vicdanıyla, özgür iradesiyle baş başa kalan insan kadar güvenilir olamaz.” Ahlat Ağacı



Hem çevre faktörlerinden ki kirleten ve yok eden bizleriz hem genlerden hem yiyip içtiklerimizden kanser vakaları gün geçtikçe çoğalmaya da devam ediyor. Ancak bizlerin, dünya vatandaşlarını seven ve sınır tanımayan idealist doktorlara ihtiyacımız var.


Ömrünü insanlık için adayan doktorlarımız da yok değil maalesef ki son zamanlarda doktorlarımıza şiddet uygulanıyor hatta öldürülüyorlar. Ağırlaştırılmış ceza-i yaptırımlar acil uygulanmaya geçilmeli.


Bilimin, doğada var olan bütün varlıklar için olumlu yönde var olması ümidi ile…



 
 
 

Yorumlar


© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

bottom of page